BAHAR ŞİİRLERİ

Biraz olsun umutlanmamızı sağlayan bahar mevsimine geldik. Şairlerin bahara dair şiirlerini sizler için derledik.

Sezai Karakoç, Doğum

(Leyla’nın doğumu için Mecnun’un sonradan söylediği)

I.

Çiğ düştü göklerden

Ve bir bahar günü doğdun sen

Güvercinler geçti menekşelerden

Ve bir bahar günü doğdun sen

Kendi kendine ayna olan nergislerden

Leylakların gün doğuşu ürperişinden

Zambakların kıyı kıyı bakışından

Geldin sen

Ve rüzgarlar karları süpürdüğünde

Ve insanı çıldırtan kuş sesleri işitildiğinde

Birdenbire aydınlandı annenin yüzü

Ve bir bahar günü doğdun sen

İlkin horozların gözüne göründün

Dünyaya haber verdiler ötelerden

Baban yeni dönmüştü eve ıraklardan

Birden aydınlandı annenin yüzü

Ve bir bahar günü doğdun sen

Marta bakan biliyordu geleceğini

Nisana bakan görüyordu alaca renklerini

Kızıl ve yeşil seherini

Mayısa bakan buldu seni

Ve bir bahar günü doğdun sen

Sana Leyla dedim Suna dedim şiirlerde şarkılarda

Gerçek adın bir fısıltı gibi kaldı ağızlarda dudaklarda

Çatlar yüreğim bir nar gibi o sırrı anar da

Avunurum doğumundan gelen muştulu armağanlarla

Melekler gökten geldi armağanlarla

Ve bir bahar günü doğdun sen

Bir bahar günü doğdun sen

Baharın ta kendisi oldun sen

Şimdi her baharda doğan çocuklarla

Sen en aşılmaz boya tenlerinde saçlarında

Sen görünür görünmez ufuklarda

Karlar erir erir kaçar kaçar da

Gökler yağmur biçiminde güler ağlar ağlar da

Güneş öğünerek yansır yansır da sularda

Gelirsin her baharda

Bir diriliş gibi ölü dünyaya

Ölüler gölgenden ateş ala ala

Ekilip biçilip yankı yapa yapa

Yaz sıcaklığından arta arta

Birer birer çıktılar gönlümüzün aynasına tarlasına

Ki bir bahar günü doğdun sen

Güller dönüştüler yatak çarşaflarına

Leylaklar yaklaştılar korka korka

Nergisler benliğimizin ortasından baka

Gelip fon oldular insanın

Bir kere daha

Sende yeniden yaratılışına

Bir bahar hali yaratışına

Bir bahar günü doğdun sen

Baharın ta kendisi oldun sen

Ziya Osman Saba, Baharı Beklerken Yazılmış Şiir

O günü görmek için sade bekleyeceğiz,

Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları.

Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz,

Bir sabah dökülecek baharların baharı.

Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır,

Baş başa kalacağız kenarında bir suyun,

Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır,

Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun.

Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçle,

Bir melek oradan bize uzatacak elini.

Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle.

Ümitlerin en güzelini!..

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Bahar ve Biz

Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden

Rabbim ne güzel çıldırır.

Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;

Sevincinden titreyerek.

Yılda bir kere kendini verir toprak

Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan

Rabbim ne güzel yarılır.

Biz de bir kere sevinebilseydik.

Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.

Kim bilir belki bir gün sulh olunca

Biz de deliler gibi seviniriz,

Ağaçları ve baharı taklit ederiz

Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri

Renkli ampuller asarız pencerelerden

Kim bilir belki bir gün sulh olunca

Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden

Ağaçlar gibi.

İsmet Özel, Mevsimlerin İnsanlara Yaptığı Fenalıklar

(Dergâh -1992)

mevsimlerin bizim âşıklarımız olduklarını bilmezdim

bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza

koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim

ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza

ruhu saran zevklerden söz açtı da nice yıldır nice insan

kimseler anlatmadı sargıların kaldırıldığı zamanı

söylenmedi çıplak kaldı mı ruh neydi hemen rengi koyultan

neydi öperken akıtır öpülürken pıhtı kılardı kanı

özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsak

ve her sevilen nobran biraz her mevsim severken birer zorba

çözülür tirseleşir çatık ten sonra tekrar toparlanacak

fark ederiz üstümüzde bir çentik hangi mevsimden acaba

bir yemini hatırlatsın diyedir belki de yazdansa bu iz

uzayan gün bıktırıcı setreylemeyen karanlık müzevir

insan olmaktan kalan elemin zamkı gibi belli belirsiz

depreşen o ilk yeminden başka yazın her şey alelâdedir

her şey bir soruyu kat ederken ki hayatımız kadar ürkek

taze şarap her birimiz son korkusuna gark olmaya teşne

köhneleşmekten kaçarken güç ararız kahverengi ve erkek

böyle kalır bir güz lekesi yükü artan göklerden kinaye

yani hata önceye ait önce öbür yüz öpülecekti

öbür gölden içecektik kaplamasaydı çabuk sineyi kış

üşüdük terk edilmekten utandık ruh kendini içe çekti

aldırdık aldanmak için çentik dedik oysa sadece yanlış

koyverin matemi tasvire çengiyle köçek çullanadursun

her yanlışı yeşeren dal fışkıran otla kapatsak n’olur

ağlayış buldu eşin neydi adı ko bahar coşkusu olsun

yüze vurmaz artık elem yapışır âdeme göğsünde solur

Ahmet Muhip Dıranas, Bahar Gökleri

Meltem mi ki bu esen, renk mi ki, şarkı mı ki?

Şu dağdan aşağı ak bir bulut salkımı ki

İçime bir buruksu sarhoşluk akıtmada.

Düşler mi ki şu burcu burcu kokan havada,

Renk mi ki üzerimden akaduran bu nehir?

Kork! Bahar seni bir al güle döndürebilir

Bir daha göstermemek üzere gökyüzünü.

Ah, bu gökyüzünden bir gün ayrılmanın hüznü.

Yattım coşkun çimenler üstünde uzun zaman.

Kuşlar değil başımın üstünde hızla uçan;

Kardeşlerin yüzyıllar önce kopmuş ahları

Ta sonsuza dek bu bengi gökyüzünden ayrı.

Havada kavuşmanın bayıltan kokusu var;

Durma, durma, gözünün alabildiği kadar

Sar bu şarkı söyleyen, bu dans eden evreni

Ve ayırma güzel gökyüzünden gözlerini;

Yaşamak kadar güzel, saf, mavi gökyüzünden,

Bağışlayan gökyüzünden, ebedi gökyüzünden

Cahit Sıtkı Tarancı, Bahar Geliyor

Damlardaki kar, saçaklardaki buz,

Kanı kaynayan suya dar geliyor.

Haberin var mı? Oluklardan

Akan su sesinde bahar geliyor.

Duy güneyden estiğini rüzgârın;

Göreceksin neler olacak yarın.

Yuvada çırpınan yavru kuşların

Uçmak hevesinde bahar geliyor.

Cahit Sıtkı Tarancı, Bahar Sarhoşluğu

İki sevgilinin gülüşüne benzer

Bir nisan havası değil mi esen?

Zincirlere, kelepçelere inat,

Kanatlarımı açmak zamanıdır;

Allahaısmarladık kaldırımlar.

Giyenler düşünsün dar elbiseyi;

Ölçülü sözü, hesaplı adımı

Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;

Saltanat sürer gibi uçuyorum,

Erik ağacı gelin olduğu gün.

Hayranım bu şehrin bacalarına.

İrili ufaklı hep bir ağızdan,

Nasıl derinden gökyüzüne doğru

Bir türkü söylüyorlar öyle sessiz!

Dumanın daim olsun güzel baca!

Yuvası saçakta kalan kırlangıç,

Yavrusu dallara emanet serçe.

Derken camiler üstünde güvercin,

Minareler katından geçiyorum,

Gökyüzü mahallesi İstanbul’un.

Süt beyaz bir martıyım açıklarda,

Gemilere ben yol gösteriyorum,

Buğday ve ilaç yüklü gemilere.

Bir kanat vuruşta bulutlardayım;

Bir süzülüşte vatanım dalgalar!

Yahya Kemal Beyatlı, Erenköyü’nde Bahar

Cânan aramızda bir adındı,

Şîrin gibi hüsn ü âna unvan,

Bir sahile hem şerefti hem şan,

Çok kerre hayâlimizde cânan

Bir şi’ri hatırlatan kadındı.

Doğmuştu içimde tâ derinden

Yıldızları mâvi bir semânın;

Hazzıyla harâb idim edânın,

Hâlâ mütehayyilim sadânın

Gönlümde kalan akislerinden.

Mevsim iyi, kâinât iyiydi;

Yıldızlar o yanda, biz bu yanda,

Hulyâ gibi hoş geçen zamanda

Sandım ki güzelliğin cihanda

Bir saltanatın güzelliğiydi.

İstanbul’un öyledir bahârı;

Bir aşk oluverdi âşinâlık…

Aylarca hayâl içinde kaldık;

Zannımca Erenköyü’nde artık

Görmez felek öyle bir bahârı.

Orhan Veli Kanık, Baharın İlk Sabahları

Tüyden hafif olurum böyle sabahlar

Karşı damda bir güneş parçası

İçimde kuş cıvıltıları şarkılar;

Bağıra çağıra düşerim yollara;

Döner döner durur başım havalarda.

Sanırım ki günler hep güzel gidecek;

Her sabah böyle bahar;

Ne iş güç gelir aklıma ne yoksulluğum.

Derim ki: “Sıkıntılar duradursun!”

Şairliğimle yetinir

Avunurum.

Turgut Uyar, Sevda Üstüne

Küçücük pencerem bahçeye bakar

Bademler, erikler geceye bakar

Bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır

Filizler susmuş, tohumlar uyumuş;

Bir an durmuş, genişlemiş büyümüş

Bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz

Vakit nisan ortasında bir akşam…

Bu şiirde sevda sevda üstüne

Senelerdir veda veda üstüne

Yareli yüreğimde dağ dağ üstüne

Vakit nisan ortasında bir akşam.

Mehtap ettiğinden bihaber

Kuşlarla, çiçeklerle, balıklarla beraber

İki tel kumral saç olsa avucumda şimdi

Ağlayıp ağlayıp avunsam…

Ziya Osman Saba, Beyaz

Bir bademin altına, yorgun, oturmak biraz,

Ayrı ayrı seyretmek çiçek açmış her dalı.

Artık bütün renklerden, artık uzaklaşmalı:

Beyaz işte, aylardır gözümde tüten beyaz.

İş bitti… Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz,

Duyuyorum bu sabah, kış içimden çıkalı,

İçimin dört duvarı bembeyaz badanalı,

Ah, sade nefes almak, göğsüme dolan bu haz…

Bir kuş ötecek şimdi… Havada bir durgunluk,

Mermeriyle konuşan açık kalmış bir musluk,

Beyaz çiçeklerini tektük düşüren kiraz.

Bahar pınarlarından içime damlayan su,

Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz kokusu,

Kış bitti… Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz…

Fotoğraf: Gülsüm Ercan

Yayımlayan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir