Dorian Gray’in Portresi Hakkında

Dorian Gray’in Portresi, 20’li yaşlarında hem ruhen, hem de bedenen saf ve masum bir güzelliğe sahip olan Dorian’ın, güzellik ve gençlik uğruna kendini kaybederek günahlara sürüklenmesinin hikâyesi. Kitabın yazarı Oscar Wilde eseri hakkında, “Basil Hallward, olduğumu sandığım kişidir. Lord Henry, insanların ben sandığı kişidir, Dorian ise belki başka çağda benim olmak istediğim kişidir.” diyor…

Başta bu büyüleyici güzelliğinin farkında olmayan Dorian,  güzelliğinin farkına varınca içindeki kibir, bir nefretin devleşmesi gibi büyüyor. Sonrasında güzelliğini ve gençliğini öylesine elinde tutmak istiyor ki kendisi günden güne yaşlanıp solarken, portresinin yıllar geçse de değişmeyecek olmasını kıskanıyor. Kendisinin değişmemesini, portresinin yaşlanmasını diliyor. Bunu da şu etkileyici cümlelerle dile getiriyor:

Ne kadar da üzücü! Ben yaşlanacak, çirkin ve korkunç bir şeye dönüşeceğim. Fakat resim daima genç kalacak. Keşke diğer türlü olsaydı! Keşke ben daima genç kalsaydım da bu resim yaşlansaydı! Bunun için… bunun için her şeyi verirdim!

İÇİMİZDEN SESLER…

Lord Henry, Basil Hallward ve Dorian Gray… Üçü birlikte sanki bizim içimizdeki sesler. Basil hayata ahlaki boyuttan bakarken, Lord Henry umursamaz bir tavırla hazcılığa odaklanmış durumda. Dorian ise zevk ve sevgi arayışında. Kitapta, Basil’in Dorian’a olan yoğun sevgisi de oldukça dikkat çekici. Bu sevginin yoğunluğunu artık hayranlık derecesine ulaştıran Basil, Dorian’ın her şeyini bilmek isteyen, yeri gelince onu kıskanan bir dost. Dorian’ın güzelliğe olan düşkünlüğü ve hiç değişmeyişi, sanki hiç yaşlanmayacakmışız hissini uyandırıyor.

“Bir istekten kurtulmanın tek yolu onu gerçekleştirmektir. Karşı koyduğunda ise, ruh kendine yasak ettiği şeylere özlem duya duya, yasadışı kıldığı şeyleri arzulayarak hastalanır.”

Hikâyenin akışı boyunca Lord Henry’nin haz ve güzelliğe dair felsefik karşılaştırmaları çok sarsıcı ve çekici. Onun ikna ediciliğinin karşısında Dorian’ın önce korkup, sonra tamamen teslim olmuş vaziyete gelişini okumak, zihinde canlandırmak. Dorian Gray’in Portresi, haz ve güzellik hırsı ile neler yapılabileceğinin bir göstergesi.

”Hala ona sahipken güzelliğinizin farkına varın. Günlerinizin altınını, sıkıcı insanları dinleyerek, umutsuz başarısızlıkları iyileştirmeye çalışarak ya da hayatınızı cahillere, sıradan insanlara veya görgüsüzlere vererek çarçur etmeyin, bunlar çağımızın gayesi, yanlış ülkülerdirler. Yaşayın! İçinizde duran o muhteşem hayatı yaşayın!”

Çeviriden çeviriye değişmek kaydıyla, yazar dili oldukça akıcı kullanmış ve kitap bol bol diyalog içeriyor. Kitabı okurken gotik bir filmden kesitler izliyormuşuz gibi hissediyoruz. Yayımlandığı dönemde okurları ve eleştirmenleri derinden sarsan, ahlaki olmadığı savunulan, tepki çektiği için çoğunlukla sansürlenerek basılan Dorian Gray’in Portresi, objektif bakıldığında kesinlikle okunmayı hak ediyor.

GÜLSÜM ERCAN

Yayımlayan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir