Hikayedir

I.

Arapçada canlı olmak anlamına gelen ‘hayy’ kökünden müsemma hayattan bahsedeceğim size bu gece. İnsanlar, hayatı çoğu zaman hunharca deneyimlemenin adına yaşamak demiştir. Filozoflar ise hayatı anlamlandırmaya çalışmakla ömür tüketmişlerdir. Şairler, süslü kelimeleriyle onu bazen var olduğu haliyle bir şeylere benzeterek bazen de parçalarına ayırarak nitelendirmişlerdir*. En nihayetinde kimsenin kendisi hakkında ne dediğini umursamadan devam eden yaşam mücadelesi günlerin ve yılların birbiri ardına gelmesiyle vakit bağlamında bir kemiğe bürünerek içinde bulunduğumuz ana kadar süregelir. Hayatın devam etmesi, canlılar için fizyolojik bazı gerekliliklere bağlıdır. Kalbin vücuda kan pompalamaya devam etmesi ve nefes alıp vermek gibi. Hayatın belirli sınırlar içerisinde durduğu anlar olmuştur fakat her zaman bir yerlerde kendi temposunda olduğu gibi devam etmektedir.

“Hikayedir” okumaya devam et

SONRA

Adam ceketini aldı masadan. Uykusuz gözlerine sığdıramadığı her şeyi. Yüzünde yapılacakların kaygısı, altı çizili satırlarla dolu kitabı, zayıfça bedenine tezat zihin ağırlığı. Bunlardan kurtulmalıydı bir an önce. Yazılarını eline almıyordu aylardır. Kelimeler. Sığındığı yegâne şey. Zaten kimse olmadığında kendisiyle konuşurdu hep. Sadece o zamanlar mı? Aslında kalabalık içinde de. “SONRA” okumaya devam et

BU OTOBÜS NEREYE GİDİYOR?

Otobüsün gözüme kâh sarı kâh kırmızı gözüken soluk ışığını seyrediyorum. Mavi yıpranmış kılıflı koltuklarını, parlak kaplaması yer yer soyulmuş metal tutunma direklerini, parlayan neredeyse fosforlu diyebileceğim dur düğmesini..Dışarıda sağanak bir yağmur var, Damlalar otobüs camlarını dövüyor. Başımı oraya yaslasam belki bana da sıçrayacak. Hava çoktan kararmış. Evlerin, dükkanların, sokak lambalarının ışıkları aydınlatıyor çevreyi. Arada korna sesleri duyuluyor, evine gitmeye çalışan insanların gürültüye dönüşen toplu adımları… Sonra şimşekler çakıyor. Aydınlanan havayı birkaç saniyeyle izleyen gök gürültüleri…

“BU OTOBÜS NEREYE GİDİYOR?” okumaya devam et