Bir Üsküdar akşamı, vefalı dostum Ayşe, çay ve sanatın gizemli mutfağı… Oldukça uzun isme sahip Josef Bieder’in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı) oyunu için Üsküdar’dan yürüyerek Devlet Tiyatroları Tekel Sahnesi’ne ulaşıp yerimi aldım. Bina girişten itibaren taş duvarlar ve ferah yapısı sizi sanat barındıran bir dünyaya buyur eden bir yapıya sahip. Denize kıyısı olan bir salon olması nedeniyle ayrı bir sevimliliğe sahiptir. Daha öncesinde bu sahnede provalar yapmış, toplantılara katılmış biri olarak içinde bulunulan mekânın izlediğiniz eserlere ciddi bir etkide bulunduğunu söylemeliyim. Hakikaten bazı oyunlar, mekânlarla güzelleşiyor. Âdetim olmasa da oldukça önlerden bilet almıştım. Bunun oyunun seyir kalitesini nasıl etkileyeceğini de bir yandan merak ediyordum.
TİYATRO, HER DETAYI İLE BİR KOLEKTİF SANATTIR
Oyun EberhardStreul tarafından kaleme alınmış, Yücel Erten tarafından çevrilmiştir. Rejisör koltuğundadaha öncesinde oyunda Josef’i decanlandıran, Ali İpin yer alıyor. Bu sezon oyuna ismini veren Josef Bieder’i de tecrübeli oyuncu Murat Karasu canlandırıyor. İdare müdürü olarak da Özge Özdemir’in de olduğunu es geçmeyelim. Tiyatro gerçekten bir emek bütünü. Her parçası çok önemli. Oyun, yaklaşık kırk yılını bir tiyatroda aksesuar görevlisi olarak geçirmiş Josef’in kimi zaman eğlenceli kimi zaman da hüzünlü hikâyesini anlatıyor. Mesleğine âşık, titiz ve tecrübeli bir görevli olan Josef, bir akşam iptal olan temsil saatinde ertesi günkü provanın aksesuarlarını hazırlamak üzere sahneye girer. Elinde aksesuarları işine koyulacakken salonda, temsilin iptal olduğundan habersiz oturan seyirciyi fark eder. Bunun üzerine başlardaki telaşını zamanla yatıştırarak seyirciyle sohbet etmeye koyulur. Josef, idare müdürüne ulaşıp duruma bir çözüm buluncaya dek durumun idare etmeye, oyun için salona gelmiş olan seyirciyi oyalamaya çalışır. Bu aslında oyunun sonuna kadar da devam eden bir durum olacaktır.
SAHNENİN MUTFAĞI VE MİNİK MİSAFİRİN GÜZELLEŞTİRDİĞİ ANLAR
Tiyatronun kolektif bir yapıya sahip oluşu, emeğin ve emekçinin sahnedeki eserde önemi temel alınarak kaleme alınmış eserin dekoru da oldukça güzel tasarlanmış ve sahneyi doldurmuştu. Oyuna ismini veren aksesuarların sahnede bolca görünmesi, temanın canlı kalmasını sağlıyor ve Josef tarafından kullanıldıkça da işlevi üzerine tanımsal bir bilgilendirme de yapılıyordu. Dekor, kostüm, müzik ve ışık gibi alanlarda çalışan emekçilerin neler yaptıkları, hangi sorunlar ile karşılaştıkları, seyirciye gelene kadar yapılan çalışmaları hoş bir şekilde izah ediliyordu. Oyunun sonlarına doğru sahneye Josef’in seslenmesiyle bir köpek geliyordu. Sahnede insan dışında bir canlıyı görmek çok hoş bir detaya dönüşüyordu. Evet, minik tatlı bir köpek. Hiç yaramazlık etmeden Josef’in kucağında bir süre durdu. Onu yere bıraktığında dışarı çıkarken kendisini izledi. Tiyatroda gördüğüm en eğlenceli ve sevimli hareketlerden birisiydi. Hayvanların insanların hayatındaki yerini ifade edercesine eklenmiş muazzam bir hamle olduğunu keyifle ifade etmeliyim.
İZLEDİĞİMİZ BİR OYUNUN ARKASINDA KİMLER VAR?
Hikâye sanatın mutfağını, olayların perde arkasını, zorluklarını ve güzelliklerini ele alması yönüyle çok önem arz ediyordu. Josef, eşyalara anlam yükleyen ve bunları anılarıyla yaşatan bir görevliydi. Kimi zaman şarkı söylüyor, kimi zaman dans ediyor kimi zaman da ağlıyordu. Sanatın göze ve kulağa hitap eden unsurlarından opera, bale, sinema, tiyatro gibi ritmik sanatların hemen hemen hepsi canlandırıldı, hepsine küçük bir selam çakıldı diyebiliriz. Acısıyla tatlısıyla bu sektörün her yanını ele almaya çalışan oyun, aslında biraz da hüzünle bitiyordu. Bunca fedakârca geçen zamana, emek dolu onca temsillere ve hatta iptal olan ama seyircisine haber verilmediği için dolu olan salonun, Josef tarafından gösterilen çabaylaonarılmaya çalışıldığı gece,idare müdürü tarafından yazılan ve Josef’in işten çıkarıldığını ifade eden mektupla karşılaşmasıyla son buluyordu. Oyun, tiyatronun ağlayan suratını yansıtan hüzünle bitiyordu sanki.
GECEYİ HUZURLA BİTİRİYOR, EMEĞİ GEÇEN TÜM EKİBE ALKIŞLAR SUNUYORUM
Belgesel tadında bir oyun izlemiş hissiyle ayrıldım bugün tiyatrodan. Yer yer tebessüm ettik, yer yer ufak kahkahalar attık hep birlikte. Samimi bir şekilde Josef Bieder’in anılarını dinledik, anıları aracılığıyla da sanat dünyasını biraz daha içinden izledik. Bir tiyatro emekçisi olarak işimizin arka mutfağını izlemek çok keyifliydi. Tiyatroya emek veren görünmez kahramanların onore edildiği bir oyundu bu.Tiyatroda, selamlamaya geçildiğinde bazen oyuncular, reji odasındaki ses ve ışık görevlilerinin olduğu yeri gösterir bilirsiniz. Çok mutlu eder bu beni, onların unutulmaması. Çok güzeldi, benzersizdi. Ben de aynı saygıyı gösteriyor ve isimlerini buraya bırakıyorum. Tüm tiyatro emekçilerine eşsiz hizmetlerinden dolayı naçizane teşekkürlerimi sunarım.
Dekor Tasarımı: Ethem İzzet Özbora
Kostüm Tasarımı : Mihriban Oran
Işık Tasarımı : Akın Yılmaz
Müzik : Murat Gedikli
Koreografi : Kerem Kuraner
Dramaturg : Günay Ertekin
Yönetmen Yardımcısı : Özge Özdemir
Asistanlar : Tuğçe Topçu, Duygu Başkaya
Sahne Amiri: Ergül Muslu
Kondüvit: Yunus Özler
Işık Kumanda: Atakan Talaş, Uğur Akcan
Dekor Sorumlusu: Bayram Şahin
Aksesuar Sorumlusu: Burak Erem
Erkek Terzi: Ünal Şatır
BEKİR GÖKSEL
Yayımlayan