Şule Hatipoğlu’nun ilk romanı “Beklenen” geçtiğimiz günlerde okuyucu ile buluştu. Dağhan Külegeç Yayınları’ndan çıkan “Beklenen” gerçek ve kurguyu beraber iyi şekilde işleyen bir kitap. Şule Hatipoğlu’nun oluşturduğu yalın ve etkili dil okuyucunun, karakterlere ve olay örgüsüne katılmasını da sağlıyor. İlk kitabı ile okuyucuyu selamlayan Şule Hatipoğlu ile “Beklenen” kitabını, yazmaya nasıl başladığını konuştuk.
Dağhan Külegeç Yayınları’ndan çıkan “Beklenen” kitabınız hayırlı olsun. Sizi tanıyabilir miyiz?
Teşekkür ederim. 1972 yılında Samsun’da doğup büyüdüm. Lisenin son yılında iken taşındığımız Kayseri’de yetiştim. Üniversite sonrası on yıl kamuda, özel sektörde basın ve halkla ilişkiler görevinde çalıştıktan sonra evlenerek İstanbul’a yerleştim. Yirmi yılı aşkındır bu metropolde, ona çok karışmamaya gayret ederek yaşıyorum.
Yazmaya nasıl başladınız?
Yazmak için evvela okumak lazım. Okumayı dört yaşında öğrenmişim. O yüzden epey okuma fırsatım oldu. İlk başta cep masalları serisi ve sonrasında ailenin en küçüğü olduğumdan, evdeki yetişkin dört kardeşimin kütüphanesi ile büyüdüm. Aziz Nesin, Orhan Kemal, Sabahattin Âli, Yaşar Kemal çocukluğuma eşlik eden yazarlar. Bunun yanında ablalarımdan intikal eden Reşat Nuri, Kerime Nadir, Mehmet Rauf dilin kullanımını öğreten ve düşünceden duygu dünyasına kapı aralayan unutulmaz eserlere imza atmış kalemler benim için. Sanırım problemli bir ailede kendisi ve kitaplarıyla arasına kimseyi sokmadan büyüyen, her fırsatta kitaplara sığınan bir çocuk olmak benim için iyi bir başlangıç oldu. Öğrenim hayatım boyunca bir kitapsever olmanın ekmeğini yedim. Okuduğunu anlayabilmek, Türkçe ve kompozisyon, dilbilgisi derslerinde başarıya götürüyor. Yine de yazar olabilme cesaretini çok uzun yıllar sonra kendimde bulabildim. Zira okudukça ne kadar az şey bildiğinizi fark ediyor, sizden evvel yazılmamış bir düşünce, ifade edilmemiş bir duygu olmadığını görüyor, ilave edebileceğiniz yeterlilikte olmadığınızı idrak ediyorsunuz.
Bunları düşündükten sonra nasıl kitap yazdınız?
Yazarlık atölyeleri beni harekete geçirdi. Çok kıymetli şair, yazar üstatlarla tanışmak, onların belirlediği rotada okumalar yapmak, yazma eyleminin tekniklerini keşfetmek ve o zamana kadar okuyup da hafızanızda kalan eserlerin nasıl yazıldığını öğrenmek edebiyat ile aramdaki bambaşka bir kapının kilidini açtı. Anneme verdiğim sözü yerine getirebilme cesareti buldum.
“Beklenen” ismi gibi uzun yıllar beklediğiniz, istediğiniz bir kitap olarak çıktı. Neler anlattınız kitapta?
Roman esasında “kendi gerçekliğini arayış” klişesinden yola çıkıyor. Hayatın belirli noktalarında şöyle bir durup düşünür insan, neyi ne için yaptığını, şu anda yaşadıklarını tartıp değerlendirir. Genellikle kendisini hep haklı çıkarır bu öz sorgulamada. Buna eğilimlidir. Fakat beklenen ile gerçekte olan her zaman aynı şey değildir. Kitapta bu dönüşümü anlatmaya çalıştım. Elbette ana karakteri oluştururken annemin yaşamındaki izler, hatıralar ve öz yaşam öyküsünden çok faydalandım. Bu da ilk roman olmasının yanında, yaşamı anlatılmaya değer bir kadının hatırasını yaşatmak anlamına geldiğinden özel bir önem taşıyor. Kurgu ve gerçeğin akıcı bir birleşimi oldu Beklenen…
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Yolunuz açık, okuyucunuz bol olsun.
Çok teşekkür ederim. Sanat ve edebiyata dair ne varsa ilgiyle takip ediyorum. İçinde yaşadığımız dönemin insanı hem bedenen hem ruhen ezen sıkıntılarından kurtulmanın, kendimizi iyileştirmenin en iyi yolu sanatın dallarına tutunmak bence. İskemle de bu bakımdan büyük bir ihtiyaca cevap verdiğini, toplumu ayrıştıran bütün kimliklerden azade, sadece sanatı baz alan özgürlükçü yapısıyla çok daha geniş kitlelerce tanınacağını, takip edileceğini düşünüyorum. Sizlerin de yolu açık olsun.
Yayımlayan