Türkiye ve İran arasında birçok ortak özellik bulunuyor. İran’da taksilerden, dükkânlardan Türk şarkıları yankılanırken Türk sanatçılar da İran’da özel bir şekilde ağırlanıyor. Müzik yapısı olarak birbirine benzeyen iki ülke arasında özellikle tasavvuf müziğiyle özel olarak ilgileniyor.İran’a konser vermek için giden Türk ritim sanatçısı İbrahim Kadah, İskemle Sanat’a konuştu. Kadah ile hayat hikâyesinden İran’daki sanata bakışa kadar birçok konuyu konuştuk.
“İRAN ÖZÜNÜ KAYBETMEMİŞ, GELENEKSEL SANATLARINI SÜRDÜRÜYOR”
Konser için geldiği İran’ı beğendiğini söyleyen Ritimsas İbrahim Kadah, “Kültür olarak çok yakınız, birbirimize benziyoruz. Müziklerde makam ve ritim usulleri de birbirimize yakın. Fakat İran’da bizden daha fazla sanata ve sanatçıya önem veriliyor. Sanatçılara çeşitli imkânlar sunulmuş. İnsanlar burada istedikleri etnik müzikleri yapıyorlar. Biz biraz daha kısıtlıyız. Türkiye’de tasavvuf müziğinde problemler yaşıyoruz. Sadece Ramazan ayında hatırlanıyoruz. Biz Osmanlı’dan sonra sanat anlamında da batılılaşma geçirmişiz. Gençlerimizin kulaklarını batı müziği ile dolduruyoruz. Normalde Türk sanat musikisi ile yoğun olmalıyız. İran özünü kaybetmemiş, geleneksel sanatlarını sürdürüyor. Ama bizde sanat geleneği zaman zaman değişiyor” diye konuştu.
“ÇAYCILIK YAPARKEN MÜZİĞE TEKRARDAN BAŞLADIM”
Müzik hayatına 12 yaşında başladığını söyleyen Kadah, “Bendir, tef, darbuka ve benzeri vurmalı çalgıları çalıyorum. Ritim sanatçısıyım. Ritim de orkestranın belkemiğidir. Müziğe 12 yaşında başladım.Küçük yaşta başlayan müzik hayatımı genelde alkollü mekânlarda geçti. 35 yaşına kadar böyleydi. Sonra bir vesile ile o yerlerden kurtuldum, tövbe ettim. 53 yaşındayım amasorarsan 18 gibiyim. Çünkü önceki hayatımı silip attım. Her şeyi bıraktıktan sonra çaycılık yapmaya başladım. Müzik hayatım böyle bitmişken amatör ilahi grubu kuruldu. Sonra tasavvuf sanatçısı arkadaşlarla tanıştık. Ben tekrar müziğe başladım” dedi.
Yayımlayan