İstanbul’u satıyorum 1987

MEKÂNIN RUHU VE DOKUSU İZLENİLEN ESERLERİ ETKİLİYOR

Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nun taş binasında tiyatro izlemenin yeri ve hatırası bende oldukça ayrıdır. Tiyatroya başladığım yıllarda Ataköy semtinde bulunan Yunus Emre Kültür Merkezi’nde sahnelenen oyunlara çok ilgi göstermiş biri olarak, halen fırsat buldukça buradaki oyunları halen takip eder, ilgimi çeken oyunları gelir izlerim. “İstanbul’u satıyorum 1987” okumaya devam et

Kuşlara Fısıldayan Kız

“Kuşlara Fısıldayan Kız” tiyatrosu sezonun son oyunuyla 21 Mayıs’ta çocuklarla buluşacak.

Koroplast’ın çocuklara çevre ve geri dönüşüm bilinci aşılamak için hayata geçirdiği “Kuşlara Fısıldayan Kız” hikâye kitabının DasDas’ın deneyimli kadrosu tarafından hazırlanan tiyatro oyunu 21 Mayıs Pazar günü sezonun son oyunuyla çocuklarla buluşacak. “Kuşlara Fısıldayan Kız” okumaya devam et

Limon

Kozyatağı Kültür Merkezi’nde sahnelenmesi plânlanan “Kafkas Tebeşir Dairesi” oyunu için almış olduğum bilete dair gelen bildirimle, oyuncu rahatsızlığı sebebiyle yerine aynı gün ve saatte “Limon” isimli oyunun oynanacağını öğrendikten sonra plânımı değiştirmek istemeyip oyuna gitmeye karar verdim. Hatırı sayılır bir süre tren yolculuğu ve yürüyüşün ardından sahneye ulaştım. “Limon” okumaya devam et

ESTETİK MEKÂNLARIN DOKUNDUĞU OYUNLAR

Bir Üsküdar akşamı, vefalı dostum Ayşe, çay ve sanatın gizemli mutfağı… Oldukça uzun isme sahip Josef Bieder’in Yıldızının Parladığı An (Aksesuvarcı) oyunu için Üsküdar’dan yürüyerek Devlet Tiyatroları Tekel Sahnesi’ne ulaşıp yerimi aldım. Bina girişten itibaren taş duvarlar ve ferah yapısı sizi sanat barındıran bir dünyaya buyur eden bir yapıya sahip. Denize kıyısı olan bir salon olması nedeniyle ayrı bir sevimliliğe sahiptir. Daha öncesinde bu sahnede provalar yapmış, toplantılara katılmış biri olarak içinde bulunulan mekânın izlediğiniz eserlere ciddi bir etkide bulunduğunu söylemeliyim. Hakikaten bazı oyunlar, mekânlarla güzelleşiyor. Âdetim olmasa da oldukça önlerden bilet almıştım. Bunun oyunun seyir kalitesini nasıl etkileyeceğini de bir yandan merak ediyordum. “ESTETİK MEKÂNLARIN DOKUNDUĞU OYUNLAR” okumaya devam et

tiyatroya ve güzel akşamlara kavuşmak

Yasaklarla, kısıtlamalarla, zorluklarla ve tiyatrodan uzak kalınan günlerle geçen pandemi sürecinin sona ermesiyle iki yıl aradan sonra tiyatro sezonu olması gerektiği gibi başladı. Duyuruların, açıklanan yeni oyunların ve yayınlanan afişlerin insanı çocuk gibi sevindirdiği bir zamandır sezonun başladığı ilk haftalar. Oyuncusu olduğum tiyatronun oyunları başlamadan son vakitleri değerlendirmek adına Ekim ayında bolca tiyatro bileti satın aldım. Özellikle yeni oyunları izlemek fikri işi heyecanlı kılıyordu. “tiyatroya ve güzel akşamlara kavuşmak” okumaya devam et

Garibaldi Salon, ilk oyun ve bir ilkbahar akşamı…

Beyoğlu’nda bir bahar akşamında, Devlet Tiyatroları’nın bu sene ilk kez oyun sahnelediği İstiklal Caddesi’nde bulunan Garibaldi Salon’a doğru yürümeye başladım. Oyun öncesi bir kahve molasının ardından binaya ulaştım. Binaların ruhsal ve tarihi yapısının, benim için oyun hazzı üzerinde çok etkili olduğunu daha önceki yazılarımda sıkça ifade etmiştim. İtalyan İşçi Yardımlaşma Cemiyeti’nin kurucusu Garibaldi’nin adıyla anılan binanın içinde geniş bir kütüphane, el yazması defterlerden oluşan bir arşiv ile önemli sanat eserle bulunuyor. Oyun izlemek için bu binaya gidecek okurlarımızın mutlaka içerideki el yazması arşivi de ziyaret etmesini öneririm.

“Garibaldi Salon, ilk oyun ve bir ilkbahar akşamı…” okumaya devam et

DARÜLBEDAYİ’DEN YENİ OYUN: VEBA

Darülbedayinin, yani İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu olan “Veba” oyununu kaleme almaya çalışacağım. Salgın sebebiyle seyircilerden uzak kalınan sürecin ardından yeni bir oyun sahneleme fikri oldukça cesaretli bir eylem. Pandemi yasaklarının uygulandığı dönemde tiyatro camiası da evlerine kapanmak durumunda kaldı. Bu da beraberinde hem sahne arkasındaki hem de sahnedeki emekçilerin tiyatro kondisyonunun düşmesine yol açtı. Teknik tabiriyle Doms, Anadolu tabiriyle hamlama diye bilinen bu sendromu tiyatro emekçilerinin büyük kısmının yaşadıklarını düşünüyorum. Bu durumda üretmek, yazmak ve yeni bir oyun sahneleme fikrinin zor ve zahmetli olduğunu kabul etmek ve değerlendirmeleri buna göre yapmak gerekir. “DARÜLBEDAYİ’DEN YENİ OYUN: VEBA” okumaya devam et

GELİN TANIŞ OLALIM’DAN TEBESSÜME

“Müzikal değil. Tek kişilik müzikli oyun.” Bu ibare ile dikkatleri üzerine toplamıştı eser. Trump Kültür Merkezi’nde düzenlenen bu etkinliğe gitmeye karar vermemde, şüphesiz Türk halk müziğine, abdallığa ve ozanlık kültürüne olan merakım etkendi. Tek kişilik bir sahneleme olması da beni cezbetmişti. Oldum olası tek kişilik oyunlara ilgiyle yaklaşmışımdır. Bu oyun, Fırat Tanış’ın oyunculuğu ve sanata bakışını da beğendiğim için aklımı meşgul eden, gitme arzusunu içimde barındırdığım bir projeydi. Oyunda anlatılan menzil metaforunu, dünyevi menzilimde kaybolmaktan ötürü oyunu izleyemediğim süreye ait pişmanlığımla bağdaştırarak şahsıma olan kızgınlığımı da ifade etmek isterim. “GELİN TANIŞ OLALIM’DAN TEBESSÜME” okumaya devam et