SORUNLAR VE DÜŞMANLAR

Sorunları kendine çeken, ortaya yeni sorunlar çıkaran ve gerçekten sorunlu bir yapım var. Durduk yere bir sorun bulur, bunun çözümlerini düşünürüm. Bulduğum çözümlerin de ne gibi sorunlar meydana getireceğini, bu sorunların nereye ulaşacağını hesaplamaktan bitmek bilmeyen bir sorun deryasına düştüm. Uzun zamandır böyle. Geçen gece sorun bulma ve sorgulamanın en uygun mekânı olan balkonda vakit geçirirken iki şey fark ettim. Bunlardan birincisi: düşman yaratmak. İkincisi: haddini bilmemek. Hepimiz farkındayız bunların.

“BEN KİMİM?”

Başta yetkililer olmak üzere minibüs şoförlerinden, profesörlere kadar tüm yurttaşlarımız kendilerine birer düşman yaratıyorlar. Bunun sebebi de haddini bilmemek. Yani kimse kendine “Ben kimim de bana düşman olsunlar?” diye sormuyor. Çevremizde sıradan insan kalmadı. Avam dahi artık kendini önemli görüyor. Toplumun en alt tabakası bile kendisine bir operasyon yapıldığını, düşmanların onun boş anını kolladığına inanıyor. Bu hastalıklı ruh hâli günden güne toplumun her kademesine sirayet etti ve had bilmezlik zirve yaptı. Artık o kadar hadsiziz ki birbirimize had bildirmeye çalışır, düşmanlarımızı yarıştırır duruma geldik.

Bunların bir diğer boyutu da düşman yaratan insanlar, bunlarla uğraşmayan insanları da düşmanlardan koruduğunu iddia ediyorlar. Yani bu saçmalık gitgide büyüyor. Falanca kişinin bizim düşmanımız olduğunu söyleyenler bu kez bize dönüp “Sizi de bu düşmandan koruyoruz.” diyerek yeni bir had bilmezliğe imza atıyor. Hâlbuki ortada ne bir düşman ne de bir saldırı var. Sadece hastalıklı ruh hali ve saçmalık var.

BENİM DE ŞİDDETE MEYYALİM VALLAHİ DERTTEN

Dış görünüşümüzü çok benzettikleri Murat Menteş bir dizesinde “Şiddete meyyalim vallahi dertten.” diyor. Vallahi benim de dertten. Bu hadsizliğe dayanamıyor, şiddet uyguluyorum. Fiziki yapacak gücüm olmadığı için sözlü şiddete başvuruyorum genelde. Kendisine “Ben kimim?” diye sormayanlara dönüp “Ulan sen kimsin ki senin düşmanın olsun? Düşman, sana zarar vermekten hayâ eder!” diyorum. Ancak bu tepkiyle kendine gelebiliyorlar.

Önce kem küm ediyorlar:

“Genetiğimizle oynuyorlar.”

Senin genetiğinde yalandan, hileden başka ne var da oynasınlar?

“Hakemler bizim takımı doğradı.”

Takımın takım olacak, rahmetli Vedat Okyar’ın dediği gibi hakemi de yenecek.

“Dış güçler bizi kıskandığı için ekonomimiz kötü.”

Ekilmemiş tarlan dolu, doğru düzgün üretimin yok, yatırımcı alamıyorsun dış güçler senin neyini kıskansın?

Liste uzar gider… Sokağa çıktığımız zaman binlerce yeni senaryo ile karşılaşıyoruz. Bu iğrenç dünyada yalanlara inanıyor, düşmanlar yaratıyor ve hadsizlik yapıyoruz. Bu yazdıklarımı okurken “Ulan sen kimsin?” diye aklınızdan geçirenler için cevap veriyorum:

Dünyada oldukça bunalan bir hiçim, hiç!

FURKAN ERTEN

Yayımlayan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir