başucu kitaplığımda birbirlerini itiştiren
düzinelerce kitaptan yaptığım alıntılı yaşamım
beni hüsrana uğratıyor düşüp bir daha kalkmayan
eli pamuk şekeri görmemiş küçük
ağlayıveriyor boyunun yetmediği yerlere
onu yetiştiren bir acıyı tanır tanımaz
sonra gülüveriyor, hiç kederin uğramadığı
bir yüzün gülmesi gibi bir gülüş
ki kederin uğradığı bir yüzde, bir gülüş öyle sırıtır
öyle sırıtır ki budur çıplak kalmak
dikişi tutmayan bir hayat bırakıyorum gerimde
alın onu ve yırtılan yerlerine türlü türlü kumaşlar yamayın
bir battaniye yapın onu sonra
bir annenin üzerine örttüğü kefen olsun
bir dolabın köşesinde çürüsün sonra yıllarca
hayatımı köşelerinden katlayarak çürüten bir yama
ki çürümek en çok annelerin ardında kalanlara
mirasıdır, kederlerinden sonra
bir göktaşı olup düşer yoklukları çocukların içine
düştükleri yerden yayılan acı bir koku, üşümek
üşümenin bir kokusu vardır
gecenin üç buçuğunda bir çocuğa sorulması gereken
bilimsel bir acının teorilerle desteklenen kuramıdır
üşümenin hiç sevilmemekle ve sevilmeyecek olanla
yani gecenin üç buçuğunda kirpiklerinden bir okyanus taşıran
bir çocukla ilgisi vardır üşümenin
bir haziran gününü çetin kışa çeviren hislerden
ömrü boyunca kurtulamamış bütün o ruhlar da üşür
yaşamları delik deşik ve yamalı olanların üzerine örtülen
bir battaniye, ayakları değil acıları örtemeyen
bir kokusu varsa yaşamın
bütün bu karmaşanın solunabilirliği varsa
bizden saklıyorlarsa
bir kavanozdadır belki de saklanan
sonra onu bir anne alır, döker yemeğinin içine
annesi yapıp önüne koydu diye kaşık kaşık
acıyı tüketen çocuk kalbidir yaşam
KEVSER ÖZ
Yayımlayan