Bir anlığına suya bakarken, beni yaşatan/yaşamama sebep olan tek şeyin heyecanım olduğu fikrini hissettim. Bu fikri hissetmek de beni heyecanlandırdı ve heyecanlandığım diğer şeyleri düşündüm. Küçük bir akvaryum kurmak üzereyken heyecanla aradığım, bulduğumda özenle seçtiğim taşları; İskemle için düşündüklerimi, gelen yazıları düzenlerken yaşadığım heyecanımı düşündüm. Bunlarla beni hayatta tutan hissiyatı pekiştirdim.
HİÇ KİMSENİN DUYGUSU YOK
Elbette insan küser, kızar, yorulur. Benim insanlara, dünyaya bir çocuk gibi küsmemin arkasında da heyecanımı kırmaları var muhakkak. Şu an karşımda duran sararmış, uzun otlar gibi yaşamaya alışmış ve rüzgâr nereden eserse oraya doğra eğilen insanlarımız bugün duygudan yoksun bir şekilde nefes alıp veriyor. Hiç kimsenin duygusu yok. Benim de bazen duygum olmuyor. Dilencilere üzülemiyor, acı çekenlere merhamet edemiyorum. Fakat sayın okur, bu da benim değil insanlardan kaynaklı. Şöyle ki: acı çektiği için yardım ettiğiniz insanın aslında yardıma muhtaç olmadığını düşünün. Benim gibi hissetmez miydiniz?
DIŞ GÜÇLER DEĞİL, AVAM
Bugün dünyanın insanları yine dünyanın insanlarını kullanarak, kendilerine “yardım” adı altında hizmet ettirerek hayatlarını sürdürüyor. Konu heyecandan hizmete nasıl geldi ama değil mi? Hâlbuki dünyada birbirinden bağımsız şey olur mu hiç? Mesele tam olarak burada başlıyor. Heyecanımızı kırarak bizleri de bir tür hizmet erine çevirmek istiyorlar. Kim bunlar? Elbette sizlere dış güçler masalı anlatmayacağım. Bizim heyecanımızı kıran “güç” avamın ta kendisi. Kibirden söylemiyorum bunları. Dünyayı sosyal medyadaki photoshoplu fotoğraflardan okuyan, büyük resim müptelası avam bizi yerle bir ediyor.
LÜTFEN SİZLERE OY VEREN KİTLELERİ, HİZMETKÂRLARINIZI BİZLERDEN UZAKLAŞTIRIN
Hiçbir şeye inanmayan, hiçbir şeyi görmeyen fakat bulundukları konum itibariyle hayli öneme sahip olduklarını düşünen bu insanlarımız, biz heyecanlı heyecanlı bir şey anlatırken araya girip taşra masalları anlatmakla, “Olmaz öyle şey” diyerek küfür basmakla meşhurdur. Bu insanlar her yerdeyken elbette bundan kaçamayacağız. Peki, ne yapacağız? Kendimize ait, ufak da olsa bir dünya kurup sadece seçeceğimiz insanları buraya dâhil edeceğiz. Tıpkı İskemle’de olduğu gibi. Bunu daha önce “insansız yaşam alanı” başlıklı projemde devlet yetkililerimize anlatmıştım. Şimdi bunu tüm siyasi parti yöneticilerine karşı tekrarlıyorum: sayın devlet büyüklerimiz, ortancalarımız ve küçüklerimiz; sayın parti genel başkanlarımız ve arkadaşları… Lütfen sizlere oy veren kitleleri, hizmetkârlarınızı bizlerden uzaklaştırın.
Yayımlayan